Merkez Bankası Döviz Kuru | |||
ALIŞ | SATIŞ | ||
USD | 0 | 0 | |
EURO | 0 | 0 | |
GEZİLECEK YERLER:
Tabii güzelliğin doruğa çıktığı, buram buram tarihin hissedildiği, geçmişle günümüze köprü oluşturan Akşehir; birçok medeniyete ev sahipliği yaparken, tarihin derin izlerini taşımaktadır. Şöhretini, güleryüzlü insanından ve asırlara ışık tutan manevi mimarımız Nasreddin Hoca’dan almıştır. Zira; Akşehir’de nüktedan, hazırcevap, keskin zekalı ve örnek şahsiyetli insanlar yetişmiştir. Nasreddin Hoca’mızı, Seyyid Mahmud Hayrani gibi manevi değerlerimizi, tarihi ve tabii güzellikleri barındıran bu şehri sizlere tanıtmak istiyoruz. Her bir zenginliğimizi gezerek, güzellikleri yerinde görerek şehrimizi daha iyi tanıyabileceğinizi umut ediyoruz.
Bina, Müze Alanı’nda Şifa Hamamı’nın yanında yer almaktadır. İki katlı binanın, salona açılan sekiz oda kapısı bulunmaktadır. Bina, 1905 tarihinde Belediye Binası olarak yaptırılmıştır. 1921 yılında Kurtuluş Savaşı’nın başlaması nedeniyle, Alagöz’deki Batı Cephesi Karargahı Akşehir’e nakledilmiştir. Belediye Binası olarak kullanılan yapı, karargah için orduya tahsis edilerek, 24 Kasım 1922 tarihine kadar, karargah görevini sürdürmüştür.
Günümüze büyük değişiklikler geçirdikten sonra ulaşan türbe, iki bölümden oluşur. Tarihi belgelerden edinilen bilgiye göre, 14.yüzyılda yapılmış ve 6 yuvarlak sütun üzerine oturmuştur. Sonradan dışa, 12 desteğe oturan revak görünümlü çokgen kuruluş yapılmıştır. Türbenin dört tarafının açık, bir tarafının asma kilitle kapalı olması Nasreddin Hoca’nın mizah anlayışının göstergesidir. Ayrıca, türbe önünde Dünya’nın Ortasını sembolize eden platform bulunmaktadır. İnanmayan ölçsün!
Nasreddin Hoca ve pek çok Türk - İslam âliminin hocası olan Seyyid Mahmut Hayrani’nin Türbesi’dir. Türbe, Sultan Dağı’nın eteğine ve şimdi yok olan Akşehir Kalesi’nin içine yapılmıştır. Girişin üst kısmında onarım kitabesi vardır. Seyyid Mahmud’un ölüm tarihi olan H.667 (M.1268) türbenin, inşa tarihi olarak kabul edilmektedir. Sandukası Türk-İslam Eserleri Müzesi’ndedir. Ferruh Şah Mescidi: Ankara Meydan Savaşı’ndan sonra, Yıldırım Beyazıt’ın Timur tarafından hapsedildiği yerdir. Çeşitli restorasyonlar yapıldıktan sonra, günümüze ulaşmış bir yapıdır.
Cami boylamasına dikdörtgen planlıdır. Birçok onarım görmüştür. Caminin güney ve batı duvarları ile doğu duvarının bir bölümü sıvalıdır. Sıvasız olan diğer yerler, üç sıra tuğla ve bir sıra düzgün kesme taşın dönüşümlü olarak yerleştirilmesi ile inşa edilmiştir. Caminin duvarları sonradan yükseltilip, kırma çatı ile örtülmüştür. Yapıdaki süslemelerin tamamının üç kubbe ile kapatılmış, güney kanadında toplandığı gözükür. Caminin batı duvarındaki girişin üstünde yer alan kitabede, camiinin 1337 tarihinde tamamlandığı anlaşılmaktadır.
Cami güneyden kuzeye doğru genişleyen harim ile kuzey duvarı boyunca uzanan son cemaat yeri ve bunun önündeki, yamuk planlı avludan ibarettir. Çini mozaik tekniğinin uygulandığı mihrabı, kesme taşlarla örülü kare kaideden sonra gelen, çinili sekizgen pabuç üzerine silindirik formlu tuğla minaresi ile Selçuklu eseri özelliklerini gösterir. Yapının tek kitabesi minarede yer alır. Minare kitabesine dayanılarak yapının, 1213 tarihinde veya birkaç yıl önce inşa edildiği kabul edilmektedir.
Sahip Ata Medresesi olarak da bilinmektedir. Mescit, türbe, hankah, imaret ve çeşmeden oluşan bir külliye şeklinde inşa edilmiş olmasına rağmen bugün yalnızca medrese, mescit ve türbe kısmı sağlamdır. Yapı eskiden Darüşşifa olarak kullanılmıştır. Yapının galeri kısmını oluşturan alanların kenarlarında öğrenci hücreleri mevcuttur. Medresenin avlu bahçesinde yer alan kitabede yapının, 1250 yılında Sahip Ata tarafından yaptırıldığı anlaşılmaktadır. Müzenin restorasyonu devam etmektedir.
Şehrimizin merkezinde, geleneksel ticaret merkezidir. Bir birini dik kesen sokaklardan, çoğunlukla asmalarla ya da günümüzde brandalarla gölgelikli mekanlardan oluşan bu merkez, çok az da olsa geleneksel zanaatları barındırmaktadır. Ayakkabıcılar, konfeksiyon dükkanları, berberler, tenekeciler, demirciler, helvacılar işlevlerini ticari anlamda buradaki mekanlarda sürdürmektedirler. Fırınlar, lokantalar hala yöresel yemeklerin yapıldığı, belli ritüellerin sürmesine katkıda bulunan üretim birimleridir. Tüm bu mekanlar, geleneksel yaşam biçimini gelecek kuşaklara aktaracak bilgiler içeren kültür varlıklarını oluşturmaktadır.
Akşehir Evleri, Anadolu coğrafyasının sivil mimari örneklerini geçmişten günümüze kadar koruduğu için önemli bir yere sahiptir. Evlerin yan özel nitelikleri, sahanlıklı girişleri, cumbaları, sokakların ve şehrin kimliğine özellik ve çeşitlilik katmaktadır. Bunun en güzel örneği Ulu Camii Caddesi’nde görülebilir. “Eski Akşehir”de pek çok tarihi ev ve konak bulunmaktadır. Bu yapıların, turizme kazandırılması amacıyla, sokak sağlıklaştırma projesi kapsamında tarihi ev ve konakların dış cephe iyileştirmeleri ve restorasyonu yapılmıştır. Akşehir Evi, Takkasızlar Konağı, Nasreddin Hoca Evi ve Hacı Küçük Konağı bunun en güzel örneklerindendir.
1927 yılında, Konya Valisi İzzet Bey zamanında yapılmıştır. Yapı dikdörtgen plana sahip olup, bodrum, zemin ve bir kat olarak tasarlanmıştır. Okulun duvarları taştan yapılmış olup, oldukça kalındır. Pencere düzenlemeleri alt kattakiler basit kemerli, üst kattakiler sivri kemerli olarak tasarlanmıştır. Kapının üzerinde “Cumhuriyet Mektebi” yazısı bulunan pano olup, panonun iki yanında vazo içinde çiçek motifli süslemeler vardır. 2007 yılında restorasyonu tamamlanmıştır.
Türbe, Reis Mahallesi mezarlığı içindedir. Türbenin ön cephesinde kitabesi yoktur. Üst katın doğu, batı ve güney duvarlarında sıva üzerine Selçuklu neshi ile yazılmış yazı şeridi vardır. Okunabilen kısımları çevrildiğinde “Bu kabir, Benzeri olmayan rütbe sahibi emir İsfehsalar’ın kabridir. O saygın kişi dinin güneşi ve hilalidir.” yazmaktadır. Kitabenin tarih kısmı silindiği için mimarisi üzerine inceleme yapanlar aynı mimarideki türbelerle karşılaştırarak 1256 yılından sonraya tarihlemişlerdir.
Yapının, hem plan hem de cephe düzenlemesi simetrik tasarlanmıştır. Bodrum, zemin kat artı iki kat olarak üç katlı bir bina olarak yapılmıştır. Yapı malzemesi taş ve ahşaptır. Ön ve yan tarafı yol, diğer iki tarafı bahçe çevrelemektedir. Üzeri kiremit kaplı ahşap kırma çatı ile kaplanmıştır. 1914 yılında Rüştü Bey tarafından konak olarak yaptırılmış olan yapı, çeşitli restorasyonlarla Nasreddin Hoca Arkeoloji ve Etnografya Müzesi olarak hizmete açılmıştır. Pazartesi günleri haricinde haftanın her günü ziyaretçi kabul etmektedir.
Kafeteryası, dev kazanı, hediyelik eşyaları ve Nasreddin Hoca’nın fıkralarını canlandıran heykelleriyle, Hoca’mızın adına yakışan bir mekandır. Parkın yan tarafında, Nasreddin Hoca’dan günümüze kadar uzanan yüzlerce yıllık köprüde yer alan mizah ustalarının anıtları bulunmaktadır. Nasreddin Hoca’nın, ‘Dünya’nın Ortası’ fıkrasından esinlenerek, yapılan dünyanın ortası yapısının en altında ‘Dünyanın Ortası Burasıdır’ ifadesi yer alırken, en üstte ise bir dünya ve dünyanın üzerinde ise ‘İnanmayan Ölçsün’ yazısı yer almaktadır.
Alanyurt Mahallesi’nde bulunan Hacı İbrahim Veli Sultan Türbesi; moloz taş ile örtülü bir duvarın çevrelediği avlu içindedir. Dış duvarlar düzgün mermer bloklarla kaplıdır. Kare planlı yapının üzerinin üst kesimi, koniyi andıran bir kubbeyle örtülmüş durumdadır. İçerisinde ahşap malzemeyle yapılmış iki adet sanduka yer alır. Giriş kavsarasının üst kısmında yer alan kitabeye göre yapı, 1 Zilhicce 771 M. 26 Haziran 1370 tarihinde tamamlanmıştır.
Akşehir’in en önemli mesire yerlerinden biri olan ve kent merkezine 3km. uzaklıkta olan Hıdırlık, yeşilin en güzel tonlarının sergilendiği bir mekandır. Asırlık çınarları ve çam kokularıyla insana huzur veren mekan, Akşehir ile özdeşleşmiştir.